Mustafa Kemal Atatürk, temelleri yeni atılan Türkiye Cumhuriyeti‘nde, her şeye yeniden başlamak durumunda kalmıştı. Bu yenilik ve değişimlerin içerisinde müzik, en başlarda gelmekteydi. Atatürk, müziğe verdiği değeri her fırsatta dile getirirdi ve bu sebeple de musiki de yapılacak tüm değişikleri bir devrim olarak görürdü.
Atatürk’e göre ulus olabilmenin en büyük ve hatta tek şartı, ortak kültüre sahip olmaktı. Müzik ise bir milletin kültürünün yapı taşlarındandır. Bu sebeple tüm kurumlar değiştirilirken ve yenilenirken, musiki konusunun da üzerinde durulması gerekmekteydi. Fakat, dönemin şartlarında bu durum elbette oldukça zordu. Çünkü, müzikte yapılacak olan herhangi bir devrim, kökleri çok eskiye dayanan Osmanlı müziğinin yüzyıllık bir alışkanlığını değiştirmekti.
İlk olarak 1916 senesinde kurulan “Darülelhan” birçok yenilik ve düzenlemenin ardından, 1927 senesinde, “İstanbul Konservatuvarı” adını almıştır. “Muzıka-ı Hümayun” bünyesinde bando, fasıl heyeti ve orkestra bulundurmaktaydı ve 1924 yılında Ankara’ya taşınarak ismi “Risayet-i Cumhur Musiki Heyeti” olarak değiştirilmiştir. (Yani bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası)
Cumhuriyetin ilk on yılında İstanbul ve Ankara’da birçok klasik batı müziği konserleri yapılmıştı. Belirli zamanlarda ve halka açık şekilde yapılan konserler sayesinde, ünlü bestecilerin senfonik eserleri halka tanıtılmaktaydı.
1924 yılında Ankara’da kurulan Musiki Muallim Mektebi, 1937 yılında Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü ve 1938’de Ankara’da kurulan Askeri Müzik Okulu Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmeyi başarmış önemli kurumlardandır.
Atatürk, müzik devriminin en zor devrimlerden biri olduğunu; çünkü müzik devriminin kişiye iç dünyasını önce unutturmayı, daha sonra da yeni bir aleme yöneltmesi gerektiğini belirtmişti. Ne kadar zor bir devrim olsa da yapılması gereken bir devrim olduğunu her fırsatta dile getiren Atatürk, Alman bir gazeteci ile yaptığı röportajda, Yeni Türkiye’nin Avrupa ile arasında dört yüz yıllık bir fark olduğunu söylemişti. Bu sebeple de farkı kapatmak için devrimleri olabildiğince hızlı bir şekilde uygulamak istemişti
Falih Rıfkı Atay‘ın anlattığına göre Mustafa Kemal Atatürk, Sarayburnu’nda katıldığı bir açık hava eğlencesinde “Müziksiz devrim olmaz.” demiştir. Atatürk’ün burada kastettiği müzik, klasik batı müziğidir. Bu olayın üzerinden çok geçmeden Avrupa’nın ünlü sanatçılarından bazıları Ankara’ya davet edilmiştir. Bu kişilerin arasında olan Paul Hindemith, 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı‘nı kurmuştur. 1934 yılında “Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu” çıkarıldı ve Müzik İnkılabı’nın programını yapmak için bir kurul oluşturuldu. Bu konu için Avrupa’dan getirilen uzmanlar çalışmalara başladı.
Dönemin en önemli bestecilerinden olan Bela Bartok, Ankara Halkevi Başkanlığı’nın davetlisi olarak 1936 senesinde Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’de bir aya yakın süre kalan Bartok, bu süre içinde Ankara da üç konferans ve iki konser vermişti. Aynı zamanda Türk müzik insanları ile de saha araştırmaları gerçekleştirerek, Türk müziğine katkıda bulunmuştur.
Bilim ve sanat, çağdaş toplumunun vazgeçilmez birer parçasıdır. Atatürk döneminde gerçekleştirilen bu devrimler ile, dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda önemli kazanımlar elde edildiği kuşkusuzdur.
Müzik devrimi dönemin çağdaşlaşma aracı olarak ele alınmıştır ve bu yönde değerlendirilmiştir. Özellikle opera sanatına karşı özel bir ilgiye sahip olan Atatürk’ün aynı zamanda Batı ezgilerine ilgi duyduğunu, danslarını bildiğini, türkülerimizi çok sevip, sürekli söylediğini ve halk oyunlarına karşı da ayrı bir ilgisi olduğunu biliyoruz.
Atatürk, ilgiyle yaptığı ve zaman geçirmekten hoşlandığı tüm aktiviteleri, çevresindekilere de aşılamaya ve onları da teşvik etmeye çalışırdı.
“Mustafa Kemal Suriye’de görevliyken bir akşam evine dönüşte sokağın birinden müzik sesleri duyar. Camlar kâğıtlarla kaplı olduğu için içeri girer. İtalyan demiryolu işçileri mandolin çalıp müzik eşliğinde şarkılar söylemektedirler. Derin bir gıpta ile bakar onlara. Hayat bu kâğıtla örtülü pencerenin ardında diye düşünür. Sonraki günler bir işçi kıyafeti bulup ara sıra aralarına katılıp eğlenir.”
– Falih Rıfkı Atay – Çankaya
Mustafa Kemal Atatürk Müzik İle İlgili Yaptığı Çalışmalar