• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

İyotkokusu.com

Hoş geldiniz!

Edebiyat Köşesi
Saat
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Site Haritası

EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

 www.iyotkokusu.com/Edebiyat







EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER




Eğitim ve öğretim üzerine yapılan ilk yanlışlıktan bahsedelim isterseniz; aile içi eğitimini tamamlamadan çocukları altı yaşını doldurdukları yıl (şimdilerde beş yaşında anaokulu da girdi sisteme) hemen okula verip alın bunu eğitin, öğretin de yeter ki birşeyler yapabilsin demektir. Yani kısacası, erkek ise eli ekmek, iş tutsun, kız çocuğu ise evini, harman'ını çekip çevirebilsin demektir. Bu bence aynen böyle kardeşim, darılan darılır, hak verenin başımın üstünde yeri var...

Kafası, altı yaşına kadar her türlü yalan dolan ve safsatayla, şive ya da yöresel aksan adı altında konuşulan bozuk Türkçe ile, geleneksellik adı altında ve de çocuğun gözü önünde, hatta gözünün içine baka baka yapılan yanlış yönlendirmelerle doldurulacak? Ondan sonra alın bunu eğitin, öğretin! Öyle mi? Yok öyle yağma!

Biraz açalım bu tezi isterseniz; bence yanlış daha evde  başlıyor. Yakıştırılmış oyun yönlendirmeleri de bunun başında geliyor. Mesela; kız çocukları hep bebeklerle, onları güzel giyindirmeyle, tencere-tava setleriyle, makyaj ve saç bakım setleriyle, sek-sek oyunlarıyla, biçki, dikiş-nakış setleriyle vb. gibi oyuncaklarla oynamaya (kız kıza tabii ki)... Erkek çocuklar da ne bileyim işte, kovboyculuktu, tamircilikti, şoförlüktü, top oynamaydı, (varsa) bilgisayar da  oynanan şiddet oyunları, polislik, askercilik  vb. gibi oyunlar oynamaya (tabii ki bu da erkek erkeğe, ''aksi düşünülemez bile'') yönlendiriliyorlar. Karma eğitime ''hayır'' denildiği gibi, karma oyunlara da ''hayır'' denilmekte haliyle...

Bu tarz, yanlış ve taraflı olarak yapılan yönlendirmeler, ebeveyn ve diğer yakın aile büyükleri tarafından, tabu'larla daha da kazınıyor o saf beyinlere, tazecik dimağlara...

Vizyonları sınırlanmış, ufukları kapatılmış, bol misyonlu ve de tabulu ve eksik bir ön eğitimle gönderiliyorlar okullara, ondan sonra gelsin başarı? Nah gelir o beklediğin başarı! Sen başarılı mısın ki çocuğun olsun? Tabi ki bu durumda suçlanacak yegane isim öncelikle öğretmen olacak, sonra sırasıyla okul yönetimi ve de sistem olacaktır ! Kardeşim senin eğitim sistemini kuran, yönlendiren insanlar da aynı tedristen geçmediler mi? Onlar Ay'dan mı geldiler yoksa? Onların da bir çoğunu senin gibi kız çocuklarını okula göndermeyen tabulu zihniyetler doğurup büyütmedi mi? Yoksa ben mi yanılıyorum?..


İleri zamanlar da kız ve erkek öğrenci sınıfları ayrılırsa hiç şaşmamak gerekir? Çünkü bu tabu fabrikaları hala merdivenaltı üretimlerine devam ediyorlar?..

Bence çözüm olarak; Her mahallede bir milyarder (eskiden milyonerdi) yaratmaktansa, şehirlerde her mahalleden, köylerde ve kırsal yerleşim yerlerinin de her birinden bir veya birkaç profesör, öğretmen, yazar, hukukçu vb çıkarmak gibi daha az popülist bir yaklaşımla ve oy kaygısı olmadan, meydanlarda hararetsiz nutuk atabilecek yöneticiler yetiştirdiğimiz vakit eğitim olayını çözebiliriz derim naçizane... 


Yukarıda bahsettiğimiz her mahalle veya köyden profesör, öğretmen, sağlıkçı, yazar vb. çıkarma projesi bu ülkede bu verimli topraklarda daha önce denenmemiş bir yöntem değildi ki? Hani kız ve erkek sınıflarını ayırabilecek tabu fabrikalarından bahsetmiştik ya, işte bu zihniyetler tarafından son verildi bu ulusal eğitim projesine !... Yoksa yanılıyor muyum?


TONGUÇ VE ENSTİTÜLERİ KİTABINDAN BİR ALINTI;

''Müdürler Enstitüleri kurmaya giderken ellerine alışılmış birer ''müfredat programı'' tutuşturulmadı. Ama köyleri canlandırmanın ''programı'' sayılacak 3803 sayılı yasa yanlarındaydı. Orada her şey vardı. Bu yasanın özünü kavramadan, kısa ve uzun sürede yapılacak işleri anlamadan Enstitü Müdürü olunamazdı. ''Cahillikle savaşa'' çıkılıyordu. Uzun süreli bir ''Seferberlik hali''ydi bu.


Türkiye'nin temel eğitim ve ''Köyde eğitim'' politikasını uygulamaya geçirme ve programını yaratma yetkisi ellerine teslim edilmişti. Yapılan planlamaya göre, 1955'te tüm köyler okula, öğretmene, sağlıkçı ebe ve tarımcıya kavuşmuş olacaktı. Köylerde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal iyileşme ve bilinç başlayacaktı.'' Maalesef 1954 yılında bu güzel ve ulusal aydınlanma piyesinin son perdesi'ni de kapattılar...


NOT: Daha sonra bu ansiklopedi niteliğindeki Pakize Türkoğlu'nun kitabı ile ilgili çalışma yapıp sizlerle paylaşmak istiyorum...


Sevgi dileklerimle...

Murat TEKİNEŞ
19/05/2015

Yorumlar - Yorum Yaz