www.iyotkokusu.com/yazarlar
KÜRESEL TEHDİT; KORKU DEĞİL, SEVGİ!
Biz uymakta mıyız? Koyulan, dayatılan kurallara ya da uydurulmakta mıyız?
Kural tanımını kimler yapıyor ve kimler tarafından koyuluyor uygulamaya bu toplumsal kurallar bilmiyorum ama birebir yaşadığım gerçeklere göre dışarıda maske takılacak tak! (Bulabilirsen tabi), sosyal mesafe uygulanacak, uygula! (En az 1-1,5 mt) özellikle park ve meydanlarda çok yakın durarak toplu halde tehdit oluşturma? Kime karşı tehdit?
Bu gözümüzle göremediğimiz ve bize çok yakınımızdan hemen gelebilecekmiş gibi gösterilip, hemen yanı başımızdaki bir arkadaşımızdan, okulumuzdan hatta evimizdeki partnerimizden, hatta ve hatta çocuğumuzdan bile uzaklaştırılıyor muyuz? Cevabını bulamadığım bir sürü deli soru var kafamda? Ama merak etmeyin cevaplar en kısa sürede çıkarılıp koyulacak önümüze?
Okullar bile tehdit var denilerek tüm dünyada kapatıldı. Neden? Üniversiteler de dahil 25 yaşın altındaki genç, öğrenmeye aç beyinler, acaba son kalan idealist Öğretmenlerle birebir sıcak ve canlı olarak fikir alış verişine girip etkilenmesinler diye mi? Seninki de hepten hıyarlık diyebilir siniz. Evet belki de şimdilik çok ütopik bir düşünce gibi geliyor olabilir kulaklara ama ‘’ FAHRENHEİT 451’’ kitabındaki ya da ‘’ BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT’’ kitabındaki veyahut ‘’CESUR YENİ DÜNYA’’ kitabındaki fikirler de zamanının çok büyük distopyaları idi (kara ütopya) ! Okuyanlar bilir. Öyle değil miydiler?
Düşünsenize bir kere aynı anda sayıları milyarları bulan insan canlısını, bunlar oksijen soluyup karbondioksit salıyorlar mavi gezegenin atmosferine, öyle değil mi? Bunları büyük çaplı bir tehlikeyle korkutup dışarıda maske taktırarak 6 ay-1 sene arasında doğaya salınan karbondioksiti hatırı sayılır bir miktarda azaltmış olmayacaklar mı? Ağaçlar da azaldı tabii doğal döngüye katkıları çok azaldı. Eh gezegende malum hem yaşlı hem de çok ısındı, soğutmak lazım haliyle?
Daha da korkutup akşamları ve hafta sonları da tıkarsak evlerin içine camlardan alabilecekleri az biraz oksijenle birlikte kendi çıkardıkları pis havayı solusunlar dursunlar? Hem az oksijen aldıklarında beyinleri de az mı çalışır, düşünemezler mi diyorlar bilmiyorum ki? İleride bu maskeli solunumla birlikte akciğer ve boğaz enfeksiyon hastalıkları hatta kalp hastalıkları da fazlalaşır ve bizi tekrar o ilaç kodomanlarının kucaklarına mı atarlar orası malum işte?
Bu küresel ve de koca göbekli kodomanların tüm dünyada franchising’leriyle beraber toplasanız sayıları kaçtır? Ben diyeyim 500 siz deyin 2500, yoktur bile o kadar. Siz tüm gelişmiş veya gelişmekte olan devletler oturacaksınız bir masanın etrafına, bunlara söz geçirip fabrikalarının bacalarına filtre taktıramayacaksınız da milyarlarca insanın soluğunu mu filtreleyeceksiniz? Biz de yedik mi bunu öyle mi?
Yedik tabii baksanıza bacalar yine filtresiz maşallah ama insanların ağızları burunları maskeli dolaşıyorlar! Milyarlarca insana karşılık üç beş yüz adamın maddi refahı, öyle mi? Biraz ütopik ama bence öyle gibi görünüyor? Benim aklımın almadığı konu bu kodomanları nasıl korkutamadınız. Bu da apayrı ele alınacak bir polemik konusu ama neyse kafaları daha da fazla bulandırmayayım?
En çok da şu 65 yaşın üzerindeki insanlara üzülüyorum. Bu ölümcül virüs 65 yaş üstü ve de kronik hastalığı olanları vuruyor diyerek en çok oksijene ihtiyaç duydukları zamanlarında, evlere hapsettiniz ve az oksijen bol karbondioksitle can çekiştirdiniz bu ayaklı canlı tarih ansiklopedilerine? Ne yani bu kuşak devreden çıkarılarak canlı tarih mi yok edilmek isteniyor? Anlamadım ki? Niye o zaman 65 yaş üstü Şirket, Üniversite, Devlet vb. Yöneticilerine aynı durum uygulan mıyor? En azından onların yerlerine de niye 20-40 yaş aralığındaki taze, genç, vizyonel düşünen bir üst seviyede yenilikçi taze dimağ sahibi insanlar bari getirilmiyor? Diye soracam ama o zaman Anarşist, terörisk, komünist olurum diye soramıyorum! Zaten 25 yaş altı gencin eğitimine bayağı bir sekte vuruldu.? Al sana 21.YY’da cehalet çağının kapıları ardına kadar açıldı demektir bunun adı!
Bir diğer üzücü konu; neredeyse insana birebir hizmet veren küçük lokal hizmet sektörlerini (kafe, büfe,berber, kuaför, lokanta, yiyecek işletmeleri,bakkal,çakkal vb.) kapattınız, kısıtlı süre için diyerek? Yahu bu insanlar ve de yanlarında çalıştırdıkları insanlar da aileleriyle birlikte evlerinde oturup yağsız-tuzsuz yavan baş mı yiyecekler afedersiniz ama? Bunlarda senin benim gibi mideli, bağırsaklı canlılar, hayatta kalmak için yiyip içmeleri ve de ev kiralarını, faturalarını vb. ödemeleri gerekiyor?
Herkes sağlık sektöründe veya kamu sektöründe çalışmıyor ki? Nerede gelir? Bunu bütün devletler kafa kafaya verip düşünmüyorlar mı acaba? Bütün söylediklerimi unuttum, madem küresel ve de çok ölümcül bir tehlike var! O zaman gün küresel dayanışma günü değil midir? Dünya bilmem ne fonu? Dünya bilmem ne örgütü deyip bir sürü örgüt, fon kurulmuş bu zamana kadar? Niye böyle küresel afet ve krizler için bir fon yok?
Herkes kendi başının çaresine mi bakacak? Küçük devletler ne yapacaklar? Moratoryum ilan edip, biz battık! Batan geminin malları bunlar diyerek pazara mı çıkaracaklar kendilerini? Yoksa yine yeniden modernize edilmiş sömürgeler çağına mı gireceğiz? Yok daha neler. Olmaz tabii, hem benimki de hepten hıyarlık! Böyle söylersem yine Anarşist olurum. Ama bu sefer küresel Anarşist ilan edilirim!
Valla ne yalan söyleyeyim şöyle bir kitapçıya gidip hem de kitap-kafe ya da matematik- kafe gibi bir yere, şöyle raftan elime bir kitap alıp kağıt kokusunu da içime çekerek, oturup sessizce bir köşeye çayımı, kahvemi de yudumlarken, kitabın sayfalarını karıştırmayı çok özledim! Oraları da kapattılar küresel ölümcül virüs tehlikesi var diyerek? Ama ne hikmetse araba fabrikalarını, yedek parça yan sanayi üretim yerlerini, bankaları, vergi dairelerini,kargo şirketlerini,yemek getir-götürleri, bilgisayar ve tablet,telefon mağazalarını, silah fabrikalarını,kozmetik ürün sektörlerini (kadınların güzel olması gerekiyor) vb. kapatmadılar?
Burada da acaba (basım olarak) kitap sayısı azaltılarak, üzülme bak digital ortama yükledik hepsini bilgisayar ve tablet veya telefonlardan, hatta internetli Televizyonlardan bile okuyabilirsin (sanki herkeste bu aletler var veya herkes teknolojiyi kullanabiliyormuş gibi) mi diyorlar? Ya da bu kağıtsız kitapları bilgisayar, tablet veya TV’lerden okurken bölüm aralarına reklam serpiştirip kapitalist ruhları da mı okşuyorlar? Oğlum sen yine çıkıp ta ‘’Ray BRADBURRY’nin FAHRENHEİT 451 kitabında’’ da olayların akışı aynen böyle oluyor du, dediğin zaman yine Anarşist olursun! Bu yüzden demiyorum?
Bu arada bizler evlerde küresel olarak hapisken, inceliyorum da digital dünyada neler neler olmuş? Vahşi kapitalizmi yani alış veriş çılgınlığını körükleyen ne teknolojik gelişmeler hazırlamışlar bize. Özellikle de bankacılık sektöründe; Ödemeler, kredi çekme işlemleri, küçük yatırımcılık adı altında nakit parayı da azaltarak puan veya hisse yöntemiyle size fazladan para veriliyor hissiyatı da yaratılarak, İlerde (çok uzak değil?) Her türlüsünden borçlu modern köleler yaratma sisteminin alt yapısını mı hazırlıyorlar? Belki de ipotek olarak ya özgürlüğün ya da geleceğin diyecekler! Çıkıp ta bunları desem tabii ki yine Anarşist sayılacam. Bu yüzden demem arkadaş…
Sahi unutmadan söyleyeyim, bir gün benim gibi fazla kitap okuyan ve ütopik düşüncelere de açık bir arkadaşım bana şöyle dedi; 2020 yılında yüz yüze bankacılık sektörü bitecek, yerini sanal para işlemleri (bitcoin) dedikleri puan- para sistemi alacak demişti. Ona inanasımda geliyor ne yalan söyleyeyim? Pardon nerde kalmıştık? Dedik ya 25 yaş altı genç dimağlar okullara gönderilmeyip, İdealist Öğretmenlerle bir araya getirilmeyerek aradaki idealizm ve fikir bulaşım zinciri mi kırılmak isteniyor? Bunu da yine Anarşist olurum diye söyleyemiyorum?
Ya da hapishanelerde ki insanları bu ölümcül hastalıktan koruyamayız. Kalabalık ve iç içe yaşıyorlar bulaş riski çok yüksek, evlerinde daha güvende olurlar deyip ve de anlaşıp her ülke ; en azılı mahkumları da dahil birer genel af uygulayıp dışarı mı salıyorlar desem yine Anarşistim! Hatta daha da ileri gidip (gitmesem mi acaba? Ama gitmem de lazım. Çünkü düşünmezsem kafayı yerim!) İnsancıkları korkutup korkutup sonrada bakın aşı bulduk. Çare bulduk. Diyerek, aşı redcilerini bile ikna edip (ölümü gösterip, sıtmaya razı etme yöntemi ile ) 7’den 70’e herkesin vücuduna, ilaçla beraber Nano izleme çipleri mi zerkedecek siniz?
Böylelikle insancıkların sözüm ona kalp ritimlerinden tutunda, Şeker, Kolestrol, Tansiyon derken libido denge sistemi ile seks yapma zamanlarına (yumurtlama) günlerine kadar kontrol altında mı tutacaksınız? Yani sen istediğinde (Nüfus durumuna göre bölgesel olarak, hane hane, ev ev ) seks yapma isteğini artıracak veya azaltacak mısın? Yine çıkıp ta ‘’ George ORWELL’in BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT kitabında’’ ve de ‘’Aldous HUXLEY’in CESUR YENİ DÜNYA kitabında’’ da olayların akışı aynen böyle oluyor du desen yine Anarşist olursun! Bu yüzden yine demiyecem. Benimki de bu sefer hepten hıyarlık olur! Değil mi?
Bitmedi! Birde İnanç meselesi var; Yine topluluk (cemaat) halinde Cami’ye, Kiliseye, Sinagog’a, Havra’ya, Mescit’e, Umre veye Hac’ da dahil olmak üzere hiçbir yere gitmeyin! Herkes dininin icabına göre ibadetini bireysel yapsın. Namazlarınızı evlerde çekirdek cemaatle kılın, Ayinlerinizi de aynı şekilde yapın, Oruçlarınızı da çekirdek ailece açın, komşunuzu bile eve çağırmayın, sizde onlara gitmeyin. Bırakın eskimiş köktenci adetleri diyerek? Ortaçağ’dan Yeniçağ’a geçişte Reformlar (özellikle dindeki reformlar esnasında ) yapıldığı gibi devletler önce din adamlarını, kiliseleri vb. yanlarına alıp yapılacak yeniliklerin dine uyduğu yönünde fetva verdirirlerdi insancıklara?
Belki de bu içinde bulunduğumuz yeni dünya düzeninde de saf inançlı insancıkları, küresel ölüm fetvalarıyla, Tanrı’dan da soğutarak yarı kutsal liderler mi çıkarmak istiyor bu totaliter yönetim sistemi heveslileri? Sonrasında da dünyayı ‘’George ORWELL’in 1984 romanındaki’’ gibi dört’e, beş’e bölerek ve de dünya beşten küçüktür mesajı vererek, izleyip kontrol altına mı almak istiyorlar? Ya da ‘’Aldous HUXLEY’in CESUR YENİ DÜNYA romanındaki ‘’ gibi merkezi kuluçka şartlandırma labaratuvarlarında tüp bebek yöntemiyle ‘’ saf, mongol, iriyarı asker, tam dişi, damızlık erkek, aptal sarışın afet, birazda bilgili olanlarından itaatkar yönetici olsun’’ diyerek etli butlu insan robotlar mı üretmek istiyorlar, kişisel Cumhuriyetlerine, pardon Tiranlıklarına diyesim geliyor ama yine Anarşist derler diye diyemiyorum!
(Kitapta, istedikleri eğitimi uykuda veriyorlardı bebeklere) bu uykuda eğitimin ismi de; ‘’HİPNOPEDYA’’ idi ? yazar böyle bir isim koymuş işte. Sual etmeyip okumak düşer bize, katılırız veya katılmayız…
Hep ben mi düşünüp söyleyecem biraz da siz düşünüp bir şeyler söyleyin. Hep beraber söylersek belki güçleri yetmez susturmaya ya da top yekün Anarşist damgası vurmaya? Ama samimiyetle bir şey itiraf edeyim mi size; Bu küresel cehalet ve de rehavet böyle giderse çok değil 20-30 seneyi bile bulmaz bu düşündüğümüz ütopya ve de distopyaların gerçekleşmesi, benden söylemesi!
Baksanıza mongolun birinin söylediğine, akıl alır gibi değil. İnsanların damarlarına dezenfektan verelim ya da vücutlarına yoğun ultra viyole ışını verelim. Sıcakta ölüyormuş bu virüs diyor! Tanrı bizi bu son Yüzyılın mongol yöneticilerinin aptalca uygulamalarından ve de onlara destek veren satılmış entellektüellerin fırsatçılıklarından korusun! Fırsat vermesin bu sakat fikir çiftçilerine! Hasatlarını yapamadan helak olurlar inşallah temennisinde bulunup, dünyayı temizlemek yine demokrasiye inanan halklara, yasalardan korkan dürüst insanlara kalacak diyeceğim ama bildiğiniz gibi Anarşist derler diye yine diyemiyorum işte!
Korku hep var. Sevgi o nispette az! Adına korku dedikleri toplumsal bulaşıcı ve sindirici hastalığa, insanların bağışıklık sistemi Nörolojik açıdan cevap verip onu tanıyıp yenerse; Bu bağışıklık sistemini geliştirecek aşının formülü de aslında çok basit! Her insanda fıtrat olarak var olan o zerre kadar sevginin mayalanarak çoğalması yöntemidir.
Bu mayalanmanın ana ateşleyici faktörü ise; Okumak, okumak yine okumaktır! Hep inançlı ve de bilgili kalın…
Naçizane; sevgiyi de unutmayın...
Murat TEKİNEŞ
02/05/2020