TEOKRASİ VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Öncelikle tüm samimiyetimle şunu belirtmeliyim ki; Teokrasi kelimesi beni hep ürkütmüştür. Çünkü bu kavram amacından saptırılmaya ve hakim sınıfın şahsi emellerini uygulamaya müsait, kaygan bir siyasi zemin oluşturduğu için hep korkutmuştur beni. Şimdi de işin kuramından başlayarak öyle devam edelim isterseniz düşüncelerimizi anlatmaya, konu biraz hassas olduğu için böylesi daha iyi olacaktır…
Teokrasi nedir?
Temelleri dini kural ve uygulamalara dayanan, Semavi dinli (Gök Tanrılı) , Kutsal kitaplı ve tek Ruhani yöneticili (Molla ve Hacı Aga’lar dan mürettip diğer kurul, komisyon ve parlamentosu göstermeliktir.) Ayrıca ceza sistemi son derece ilkel, korkutma ve mistisizme dayalı, kapalı bir devlet yönetim şeklidir.
Bu yönetim şeklinin hiçbir ülkede iyi bir pratiği yoktur. Çünkü bu sistem de bir yanıyla Totaliter ve Otoriter bir rejim yapısına sahiptir. Tek farkı aşırı dinci statükoculuğudur…
Din insan zaaflarının ve psikolojisinin üzerinde tahakküm kurmaya oldukça elverişli mükemmel bir mistik konudur. Zaten son peygamber Hz. Muhammed’den bu yana dini kurallar ve adetler öylesine bozulmuş ve yozlaştırılmış ki, Allah adına yapılan iyi bir iş neredeyse yok gibi…
Teokrasinin en kötü yanı; Saf inancı bile bozup yanlış yönlendirebilmesidir. Yani inançsızlara yapılacak bir haksızlık veya zulmü bile sanki Allah böyle istiyormuş gibi gösterebilir. Korktukları halde Allah’ı bile kötü işlerine alet etmekten çekinmezler.
Yahu o Allah ki, kendisini sorgulamaya kapatmamışken ve bunun örneklerini de gönderdiği kitaplarının hepsinde bariz bir şekilde veriyorken hatta bu sorgulamayı, verdiği o muhteşem akıl ile yaptırdığını da söylüyorken, siz kim oluyorsunuz da onun koruyucu avukatlığına soyunma cesaretini gösterebiliyorsunuz?
İnançsızlığı siz mi kaldıracaksınız topyekün dünyadan? Hem inançsızlıkta bir inanç göstergesi değil mi dir? Kişi aslında Allah’a inanmadığını söylerken bile bu muhteşem düzenin farkındadır ve aksi inancını kanıtlamak zorunda hisseder kendisini. O Allah bunun garantisini vermiyor mu zaten kutsal metinlerinde? ‘’ Kalplerin içindekileri yalnız Allah bilir.’’ Veya ‘’ Ben onların kalplerini mühürledim. ’’ Ya da siz onlara ‘’Benim dinim bana, senin dinin sana ’’ deyin derken…
Allah ‘’ İkra’’ yani Oku emri ile bütün inanç sahiplerini de bu yükümlülükten kurtarmıyor mu? Verdiğim akılla söylediğim ve yaptığım her şeyi çözebilir ve doğru yolu bulabilirsiniz demiyor mu? Yani biraz özveri ve sorgulama isteniyor bizden. Peygambere bile koşulsuz biat etmememizi, onun da kendisinin söylediklerinin haricinde bize farklı bir şey söyleyemeyeceğini belirtmiyor mu kitabında?
Peygamber efendimizden (S.A.V) sonra gelen halifelerin dönemlerinde başlamış daha İslam inancında ki bozulmalar. Sanki Peygamberin dönemindeki yönetimde Teokrasiymiş gibi gösterilmeye çalışılarak yapılmıştır tüm bunlar. Özellikle 4. Halife Hz. Ali’nin öldürülmesinden sonra kaos dönemi başlamış adeta İslam dininde ve din, içine sokulan hurafi argümanlarla iyice yozlaştırılmıştır. Peygamberin zamanında da olan ve kabuğuna çekilen batıl inançlar hurafeler tekrar hortlatılmaya çalışılmış, adeta insanlara dayatılarak kula kulluk etme dönemi başlatılmıştır. Özellikle 12 imamın dönemlerinde bu ‘’Beşer Rab hegamonyası’’ nın kapıları sinsice aralanmıştır? Bu düzenin en güzel uygulayıcıları ise Emevilerdir. Çünkü onların İslam’a yaptıkları en büyük kötülük, şirk’in tanınmasını engellemeleriydi.
Bir de mezhepçilik konusu var. Bu konu da Teokratik düzenin elini güçlendiren kozlardan biridir. Sanki Peygamber efendimiz (S.A.V) bize bir mezhep mirası bırakmış gibi gösterirler. Hatta daha da ileri giderek Allah Hak mezhepler diye bazı mezhepleri kitabında belirtmiş de bunların haricindeki inanç uygulamalarını sapıklık olarak saymış gibi gösterirler. Bunun adı böl parçala yönet mantığıdır. Bunun adı Tağutizm’i sürdürme gayretidir. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaparlar bunu hem de…
İşte, Teokrasi denilen düzenin tehlikesi budur. Yani içinde barındırdığı ve temelini kutsallığa dayandırdığı korkudur. Aşırı kadercilik sopasıdır. Kısacası mistisizmdir…
Biz inançlarımızı bu din komisyoncularına ipotek ettirirsek eğer, yarın Allah’ın verdiği o muhteşem akılın da hesabını veremeyiz? Ahiretimizi de kaybederiz? Bunun acı tecrübelerini çok yakın zamanlarda ülkemizde de yaşamadık mı? İşte bu yüzden yinelemekte fayda var.
İnanç bir vicdan meselesidir. Teokrasi ise o vicdanların kurban edildiği mistik bir sunak!
Naçizane, vicdanlarınızı o mistik sunaklara kurban vermemeniz dileklerimle…
Sürç-i lisan ettiysek af ola efendim…
Bir kitap tavsiyesi: HACI AGA /yazarı: Sadık Hidayet-YKY
28/08/2016
Murat TEKİNEŞ